Gram Games, Masomo, Peak Games ve son olarak Rollic Games… Bu şirketlerin her biri ülkemizdeki girişimciler tarafından kurulan, gelirlerinin yaklaşık %90’ı yurt dışından oluşan şirketler. Her ne kadar ülkemiz iş kültüründe şirket satışı negatif olarak karşılansa da küresel girişim dünyasındaki “exit” yani “çıkış, satış” kavramı yatırım çekmenin altın kurallarından birisi. Yerli oyun şirketlerinin yaptıkları “gizli ihracatın” önemi, geçtiğimiz günlerde dünyanın en büyük ekonomi gazetesi Nikkei tarafından da aktarılmıştı.
İstanbul ve İzmir başta olmak üzere ülkemizde faaliyet gösteren yerli oyun şirketlerinin sayısı da giderek artıyor (Sadece 2019’da 42 oyun şirketi kuruldu). Yapılan her yatırım ya da gerçekleşen her büyük satış, dünya devi şirketlerin yerli girişimlerimize olan ilgisini artırıyor. BBC’nin aktardığı Bloomberg raporuna göre Masomo’yu satın alan Miniclip’in sahibi Tencent; Netmarble ve Zynga’nın Türkiye’ye yaptıkları yatırımlar 2,4 milyar doları buldu.
Mobil oyun sektörünün 2020’de 160 milyar dolar değere ulaşması bekleniyor. Türkiye ise bu pazarın en dikkat çeken oyuncuları arasında:
Rapor hakkında açıklamalarda bulunan Bloomberg analisti Matthew Kanterman, Türkiye’ye artan ilgiyi düşük maliyete bağlıyor. Batılı şirketler, etkili ekipler kuran şirketlere yatırım yapmaya eğilim gösteriyor. Ülkemizde ise “hypercusual” yani olabildiğince basit ve sürükleyici mobil oyunlar,haftalar içerisinde geliştirilip marketlerde yerini alabiliyor. Bu oyunlar, ABD ve Japonya gibi pazarlarda yüksek kullanıcı sayısına ulaşınca ciddi gelirler elde ediyor.
Zynga; geçtiğimiz aylara Peak Games’i 1,8 milyar dolara satın almış, ardından Rollic Games’in %80’lik hissesini 168 milyon dolara bünyesine katmıştı. Zynga’nın dikkat çeken ataklarından sonra, global çaptaki diğer büyük şirketler de Türkiye’deki girişimlere ilgi göstermeye başladı.
Son 5 yılda gerçekleşen büyük yatırımlar dışında Türkiye’ye, sadece mobil oyunlar üzerinden 2,8 dolar yatırım geldi:
İstanbul merkezli yeni girişimleri takip eden Startups.Watch’ın kurucularından Serkan Ünsal’ın “Düşük maliyet ve Batı Avrupa ve Kuzey Amerika’ya göre Doğu Avrupa ve Orta Doğu gibi bölgelerde oyun geliştirenlerin sayısının fazla olması, Batılı şirketlerin Türkiye gibi ülkelere ilgisini artırdı” açıklaması oldukça dikkat çekici. Satışlar dışında, ülkemizdeki mobil oyun şirketlerine yatırımların toplam değeri ise 2,8 milyar doları buldu.
Eğer Türkiye’deki mobil sektörü bu hızla gelişmeye devam ederse yabancı şirketler için cazip bir yatırım noktası olabilir. Düşük maliyet, verimli çalışma kültürü ve alanında iyi kişilerden oluşan kadroları kurmak için stratejik insan kaynakları yönetimi gibi süreçler devreye girerse her şey mümkün görünüyor. Mobil oyunlar, Türkiye için görünmez sanayi ve görünmez ihracat kalemleri arasında yer alıyor, ancak finansal etkileri giderek görünür hale geliyor.